Nispeten sakin bir gündeme sahip olan geçtiğimiz haftanın ardından bu hafta küresel ekonominin gündemi, merkez bankalarının faiz kararları ve ABD enflasyon verileriyle bir hayli yoğun olacak.
Geçtiğimiz hafta Avrupa ve ABD’de ekonominin gündemi, genellikle merkez bankası toplantılarından önce açıklanan bazı veriler ve politik gelişmeler üzerine yoğunlaşmıştı. Bunun dışında ise geçtiğimiz hafta nispeten sakin tamamlandı.
Euro Bölgesi’nde pazartesi günü açıklanan PMI verileri beklentilerin altında kalırken, perşembe günü açıklanan 2023 yılının birinci çeyrek Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) ikinci okumalarının aşağı yönlü revize edilmesiyle Euro Bölgesi 2023 yılının ilk çeyreğinde yüzde 0,1 küçülerek teknik anlamda resesyona girdi.
ABD’de ise borç tavanı krizinin nihayete erdirilmesi ile ülke tarihinin en büyük temerrüt riski geride bırakıldı. ABD’de pazartesi günü açıklanan PMI verileri ise beklentilerin altında kalsa da; güçlü ABD tahvil getirileri ile desteklenen dolar endeksi, haftanın ilk yarısında yukarı yönlü hareket etti.
Ancak perşembe günü haftalık işsizlik başvurularının son bir buçuk yılın en yüksek seviyesini işaret etmesiyle düşüşe geçen dolar endeksi, daha sonra haftayı kayıplarının bir kısmını telafi ederek kapatmayı başardı.
Fed faiz kararı ve ABD mayıs ayı enflasyon verileri
Bu haftanın en önemli gelişmesi ise kuşkusuz ki Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) salı ve çarşamba günleri gerçekleşecek olan haziran ayı Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısı sonrası alacağı faiz kararı olacak. Piyasaların beklentisi Fed’in, on beş ay gibi uzun bir sürenin ardından yürüttüğü faiz artışı politikasına bu ayki toplantıda ara verip faizi yüzde 5,25 oranında sabit bırakması yönünde. Buna göre, çarşamba günü gerçekleşecek toplantıda 25 baz puanlık bir faiz artışına kararı verilmesi yüzde 29,9 olarak fiyatlanırken, faizin sabit bırakılması ise yüzde 71,1 olarak fiyatlanıyor.
Ancak, çarşamba günü herhangi bir faiz artışı yapılmaması enflasyonda tepe noktanın görüldüğü ya da faiz artışlarının tamamen sona erdirildiği anlamına gelmeyecektir. Zira hem aylık enflasyondaki hem de aylık çekirdek enflasyondaki son birkaç aylık veriler sınırlı artış ve azalış hareketleriyle dalgalanan ya da sabit kalan rakamlara işaret ediyor. Yıllık enflasyon ise Fed’in hedefi olan yüzde 2 seviyesinin hayli üzerinde bulunuyor. Dolayısıyla bu toplantıda faizlerin artırılmaması halinde bile temmuz ayındaki toplantıda yeniden bir faiz artışı görme ihtimalimiz hayli olası görülüyor.
ABD’den gelen karışık veriler ise Fed’in karar almasını zorlaştırıcı bir unsur olarak dikkat çekiyor. Buna göre, ücret artışları yavaşlasa da istihdamın halen çok güçlü kalması ve enflasyonun hedefin üzerinde seyretmesi faiz artış kararı alınmasını destekleyici sebepler olarak öne çıkıyor. Öte yandan Fed’in yeni bir faiz artışının bankacılık sektörü üzerinde yaratacağı negatif etkiden ve devamlı faiz artışlarının olası bir resesyon ihtimalini tekrar güçlendirmesinden çekindiğinden ötürü faiz artışına ara vermesi de bekleniyor. Ancak bu konuda en belirleyici unsurlardan biri salı günü açıklanacak olan mayıs ayı tüketici fiyat endeksi (TÜFE) verileri olacaktır. Piyasaların beklentisi mayıs ayı aylık TÜFE’nin yüzde 0,4’te sabit kalması; aylık çekirdek TÜFE’nin ise yüzde 0,4’ten yüzde 0,3’e gerilemesi yönünde.
ECB faiz kararı
Fed gibi Avrupa Merkez Bankası (ECB) da bu hafta perşembe günü gerçekleştireceği para politikası toplantısının ardından faiz kararını açıklayacak. ECB cephesinden geçtiğimiz hafta da gelen şahin mesajlar faiz artışlarına devam edileceğini vurguladı. Dolayısıyla bu ayki denklem ECB açısından daha basit bir çözüme sahip. Buna göre piyasalar ECB’den 25 baz puanlık bir faiz artışı daha bekliyor ve toplantıdan böyle bir karar çıkacağına da neredeyse emin. Faiz artışının enflasyona olumlu etkileri Euro Bölgesi’nde daha belirgin şekilde hissedilmekle birlikte Euro Bölgesi ekonomisinin teknik resesyona girmesi ve Almanya ekonomisinin resesyonda olması ise ECB’nin faiz artışlarındaki en büyük engel olarak masadaki yerini koruyor.