TCMB’nin dün açıkladığı veriler, cari dengenin haziran ayındaki bir aylık aranın ardından yeniden açık verdiğini gösterdi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, dün temmuz ayına ilişkin cari denge verilerini açıkladı. Cari bilanço dengesi, Türkiye’nin ekonomik performansını izleyebilmek adına önem teşkil eden bir veri olmasından dolayı piyasalar tarafından da dikkatle takip edildi.
*** Cari denge, Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından belirlenen standartlara uygun olarak toplanan ve aylık olarak yayımlanan, Türkiye’deki yerleşik bireylerle yurt dışında yerleşik bireyler arasında yaşanan ekonomik işlemlerin kayıtlarını içeren istatistiki bir veridir. Diğer ülkelerden toplanan benzer istatistikler ile birlikte, uluslararası ekonomik görünümü değerlendirmek için kullanılır.
Temmuz ayında cari denge nasıl bir görüntü çizdi?
Haziran ayındaki 0,65 milyar dolar cari fazlanın ardından temmuz ayında cari denge 5,47 milyar dolar açık verdi. Piyasaların beklentisi ise temmuz ayında cari dengenin 4,5 milyar dolar açık vermesi yönünde idi. Öte yandan, 12 aylık cari açık ise temmuz ayında 58,5 milyar dolar oldu.
Burada vurgulanması gereken ilginç nokta çekirdek gösterge olarak kabul edilen, altın ve enerji kalemleri hesaba katılmadan hesaplanan cari işlemler hesabının temmuz ayında 717 milyon dolar fazla vermesiydi. Bu durum aslında, altın ve enerji dışı veriler anlamında cari dengedeki bir iyileşmeye işaret etti.
Temmuz ayında ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığı 10,5 milyar dolar olarak gerçekleşirken hizmetler dengesi kaynaklı girişler 6 milyar dolar seviyesinde açıklandı. Seyahat kalemi ise 4,8 milyar dolar net gelirle hizmetler dengesi kaynaklı girişlere en fazla desteği sağladı.
TCMB’nin verilerine göre temmuz ayında doğrudan yatırımlardan kaynaklı net girişler 392 milyon dolar olurken portföy yatırımları ise 1,2 milyar dolar net giriş kaydetti. Bunun en büyük sebeplerinden biri yurt dışında yaşayan yatırımcıların Türkiye’deki yatırım araçlarına (hisse senedi, devlet iç borçlanma senetleri vb.) yönelmesi olarak değerlendirilebilir.
Yurt dışı bankaların yurt içi mevduatlarında yabancı para cinsinden yaklaşık 1,2 milyon dolar net artış yaşanırken, Türk lirası cinsinden ise 206 milyon dolar net azalış izlendi. Yurt dışından sağlanan kredilere hükümet 35 milyon dolar, bankalar 483 milyon dolar ve diğer kurumlar 181 milyon dolar net geri ödeme gerçekleştirdi.
Temmuz ayında net rezervlerde 2,8 milyar dolar net artış olurken veri detayı, seçim sonrası net hata noksan kaleminden 12,5 milyar doların üzerinde giriş görüldü. Eski TCMB Başekonomisti Hakan Kara, bu durumu X hesabından “Ödemeler dengesindeki “net hata noksan” hareketleri çok çarpıcı. Seçim öncesi sistemden çıkan 15 milyar doların, ‘rasyonel politika’ söylemi ile haziran-temmuz ayları arasında büyük oranda geri döndüğüne işaret ediyor” şeklinde değerlendirdi.
Bakan Şimşek’ten düzenleme sinyali geldi
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise dün bir televizyon kanalında yaptığı değerlendirmelerde, çarpıcı ifadeler kullandı. Döviz kurunun uzun süre tutulmuş olduğunu, kuru kendilerinin serbest bıraktığını ifade eden Şimşek, petrol fiyatlarının yüksek olmasının cari açığı ve enflasyonu olumsuz etkileyen bir unsur olarak değerlendirdi.
Şimşek ayrıca yıllık kredi kartı üzerinden kredi hacminin eylül başında yüzde 140 civarında arttığına dikkat çekerek bu denli yüksek seyreden bir kredi hacmiyle enflasyonu ve cari açığı kontrol altına almanın mümkün olmayacağını ifade etti ve bu alanda gerçekleşecek düzenlemeler için de sinyal verdi.
Açıklamasında geçtiğimiz günlerde açıklanan Orta Vadeli Planı (OVP) da değerlendiren Şimşek; enflasyonla mücadele, mali disiplin ve yapısal reformları OVP’nin üç temel bileşeni olarak ifade etti.
Uzun süreli ortodoks olmayan politikaların ardından ortodoks politikalara dönüş ve bu tarz açıklamalar ise uluslararası finans piyasalarında ve kuruluşlarından olumlu tepkiler alırken, yurt içinde ise uzmanların farklı tepkilerine yol açtı.
Örnek vermek gerekirse uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi notunu “B” olarak teyit ederken, ülkenin ‘daha geleneksel politika karışımına dönüşü’ sebebiyle not görünümü 2 yıl ardından negatiften durağana çekti.
Öte yandan iktisatçı Mahfi Eğilmez, Türkiye’nin enflasyonla mücadelesinin yalnızca bir söylemden ibaret olduğunu ve gerçek olmadığını değerlendirirken; Atılım Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Saygılıoğlu da enflasyonun OVP’de öngörüldüğü üzere 2024 yılı sonunda yüzde 33 seviyesine düşmesinin matematiksel olarak mümkün olmadığını değerlendirdi.