Geçtiğimiz haftaya göre sakin bir ajandaya sahip ekonomi gündeminin bu haftaki en önemli gelişmesi, bugün açıklanacak ABD enflasyon verisi olacak.
Geçtiğimiz hafta Amerikan Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) toplantıları sonucunda açıklanan faiz kararları ve haftanın son işlem gününde açıklanan ABD tarım dışı istihdam verisiyle yoğun bir gündeme sahip iken, ekonomi gündemi bu hafta nispeten daha sakin bir görünüme sahip.
Hafta başından bu yana Fed ve ECB konuşmalarına ek olarak açıklanmaya devam eden kazanç raporları, Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya'ya yönelik hazırladığı on birinci yaptırım paketi ve Çin ticaret verileri gibi gelişmeler izlenirken, küresel piyasaların gözü kulağı ise bugün açıklanacak ABD enflasyon verisindeydi.
Bugün öğleden sonra açıklanacak ABD nisan ayı tüketici enflasyon verisine ek olarak, Euro Bölgesi’nin en büyük ekonomisi olan Almanya’da da nisan ayı tüketici enflasyon verisi ikinci okumaları gerçekleşecek. Bu ikinci okumada ise ilk okuma sonucu açıklanan verilerin revize edilmesi beklenmiyor.
Piyasalar ABD enflasyon verisinin nasıl gelmesini bekliyor?
Geçtiğimiz aylarda ABD enflasyonunda baz etkisiyle izlenen düşüşün ardından bu ay tüketici fiyat endeksinde (TÜFE) bir miktar artış görülmesi bekleniyor. Mart ayında aylık bazda yüzde 0,1 olarak açıklanan TÜFE’nin nisan ayında ise yüzde 0,4’e yükselmesi beklenirken, mart ayında yıllk bazda yüzde 5 olarak açıklanan TÜFE’nin nisan ayında da yüzde 5 olarak açıklanması bekleniyor.
Gıda ve yakıt kalemlerinin dışarıda bırakılarak hesaplanan çekirdek enflasyon verilerine dair beklentilere bakıldığında da benzer bir tablonun göze çarptığı görülmektedir. Buna göre, mart ayında yüzde 0,4 olarak açıklanan aylık çekirdek TÜFE’nin nisan ayında da yüzde 0,4 seviyesinde sabit kalması beklenirken, mart ayında yüzde 5,6 olarak açıklanan yıllık çekirdek TÜFE’nin ise sınırlı bir düşüşle yüzde 5,5 seviyesine inmesi bekleniyor.
Son veriler neye işaret etmişti?
Geçtiğimiz hafta gerçekleşen mayıs ayı Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısının ardından Fed, enflasyonla mücadele çerçevesinde 25 baz puanlık bir faiz artışı daha gerçekleştirmişti. Faiz seviyesini son 16 yılın en yüksek seviyesine çıkaran bu kararla birlikte karar metninden gelecekteki faiz artışlarına işaret eden ifade çıkarılırken metin ve Fed Başkanı Jerome Powell’ın açıklamaları Fed’in bu uzun soluklu faiz artırım döngüsüne haziran ayında ara verebileceği şeklinde yorumlandı.
Ancak cuma günü açıklanan tarım dışı istihdam raporu ABD ekonomisinin, nisan ayında piyasaların 180 bin yeni istihdam beklentisini sürpriz şekilde aşarak 253 bin yeni tarım dışı istihdam sağladığını gösterdi. Yüzde 3,5’ten yüzde 3,6’ya yükselmesi beklenen işsizlik oranı da mart ayında beklentilerin aksine yüzde 3,4’e geriledi. Yüzde 0,3’te sabit kalması beklenen ortalama saatlik kazançlar da beklentileri aşarak yüzde 0,5’e yükseldi. Fed’in enflasyonla mücadele kapsamında başarmaya çalıştığı şeylerden birinin iş gücü talebini ve ücret artışlarını yavaşlatmak ve geriletmek olduğu bilinirken, cuma günü açıklanan veriler ise ücret artışlarının yüksek, iş gücü talebinin canlı ve iş gücü piyasasının sağlam olduğunu gösterdi.
Mevcut durum değerlendirildiğinde Fed’in çekinceleri konusunda herhangi bir çözüm bulamadığı da görülüyor. Fed daha düşük bir faiz artış hamlesiyle zaten kırılgan olan bankacılık piyasasını daha da karmaşık bir tabloya sürüklemekten kaçınsa da sektördeki kriz emareleri devam ediyor.
Banka ayrıca iş gücü talebini ve ücret artışlarını yavaşlatmayı da başaramazken, resesyon konusundaki endişeler de halen devam ediyor. Şayet bugünkü tüketici enflasyon rakamları da beklentiler doğrultusunda açıklanırsa bu piyasalara enflasyonun da istenilen düzeyde yavaşlatılamadığını gösterecektir. Dolayısıyla faiz artışına ara verme sinyalleri veren Fed’in karar değiştirip değiştirmeyeceği haziran ayındaki toplantıya dek açıklanan verilere göre şekillenecektir.
New York Fed Başkanı John Williams da dün gerçekleştirdiği açıklamalarda faiz artışlarının verilere bağlı olacağını belirtti. Yani Fed’in geçtiğimiz hafta verdiği sinyaller ne olursa olsun, faiz artışlarına hemen ara verileceğine inanılmaması gerektiği kanısındayım.