Dün açıklanan şubat ayı işsizlik verisi, istihdam piyasasındaki iyileşmeye işaret etmekle birlikte kadın ve erkek işsizlik oranları arasındaki makasın kapanmaya başladığını gösterdi.
Bayram tatilinin ardından dün Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan 2024 yılı şubat ayı işsizlik verisi, ülke genelinde işsizlik oranının yüzde 8,7 seviyesine gerilediğini, ocak ayına ilişkin verinin ise yüzde 9,1 seviyesinden yüzde 9 seviyesine revize edildiğini gösterdi.
İşsizlik verisi nasıl okunmalı?
İşsizlik verisini ise temel olarak üç farklı açıdan okumak mümkün. Bunlardan ilki hanehalkı perspektifinden. Buna göre çalışmanın ve para kazanmanın günümüz hayatındaki önemi kimse tarafından yadsıyamazken yeni istihdam alanları yaratarak işsizlik ile mücadele etmenin de bu açıdan son derece önemli olduğu kabul ediliyor. Özellikle Türkiye gibi genç nüfus işsizliğinin yüksek olduğu bir ülkede bu konu daha da önem teşkil ediyor. Ancak unutulmamalıdır ki bu durum, ekonomik görünümün normal olduğu senaryolarda daha başarılı olacaktır.
İşsizliğin düşmesi "enflasyonla mücadele açısından olumsuz" bir gelişme
İkinci okuma da enflasyonla mücadele perspektifinden yapılabilir. Herkesin bildiği üzere, mevcut ekonomik koşullar gösteriyor ki Türkiye, yapışkan ve çok yüksek olan tüketici ve üretici enflasyonuyla mücadele ediyor. Mart ayı verileri de beklentilerin altında kalsa da, aylık tüketici fiyat endeksinin (TÜFE) yüzde 3,16, yıllık tüketici fiyat endeksinin ise yüzde 68,50 düzeyinde gerçekleşmesi nedeniyle bu durumu teyit ediyor.
İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) da dün gıda enflasyonu verilerini açıklamış, açıklanan bu verilerde Türkiye’deki gıda enflasyonunun tabloya sığmaması eleştirilerin odak noktası olmuştu. Açıklanan verilere göre OECD ortalaması yüzde 5,3, ikinci en yüksek ülke olan İzlanda’daki gıda enflasyonu yüzde 7,5 iken Türkiye’deki aylık gıda enflasyonu ise yüzde 71,1 olarak hesaplanmıştı. Bu noktada Türkiye'deki para ve maliye politikasının önceliğinin enflasyon olması gerektiğini söylemek yanlış olmaz. Bunun için de, daha önce de analizlerimizde dile getirdiğimiz üzere harcama alışkanlıklarını kırmak adına işsizliği ne yazık ki artırmak gereklidir. Unutulmamalıdır ki olağanüstü zamanlar olağanüstü önlemleri gerektirir ve enflasyon düşene dek bu düsturla hareket edilmesi yerinde olacaktır.
Kadın ve erkek işsizliğinde makas kapanıyor
Verilere ilişkin üçüncü okuma da cinsiyet eşitliği perspektifinden yapılabilir. Kadın ve erkek işsizlik oranları arasındaki makas halen ne yazık ki yüzde 4 olsa da aradaki farkın son bir yılda yüzde 0,5 kapanmış olması sevindirici bir gelişme olarak görülmelidir. Şubat ayında işsizlik oranı erkeklerde yüzde 7,3 olurken kadınlarda ise yüzde 11,3 olarak açıklanmıştı.
Öte yandan, kadınlara istihdam sağlanmasına yönelik projeler ve inisiyatifler, kadınların çalışma hayatına daha yüksek katılım göstermesini sağlayarak bu makasın daha da kapanmasına yardımcı olacaktır.
Bu projelere güzel bir örnek ise Avrupa Birliği'nin (AB) finansman sağladığı ve Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) yürüttüğü “Eğitimli Çocuk Bakıcılarının Teşviki Yoluyla Kayıtlı Kadın İstihdamının Desteklenmesi Projesi" olarak gösterilebilir. İkinci fazı hayata geçirilen bu projede 0-36 ay arasında çocuğu olan ve çocuk bakım sorumlulukları nedeniyle istihdamdan uzaklaşma riski bulunan annelerin, desteklenerek kayıtlı istihdamda kalmaları veya istihdama katılmaları amaçlanırken eğitimli ve sigortalı çocuk bakıcılığı da teşvik ediliyor. Bu proje çerçevesinde Ankara, İstanbul ve İzmir'de 3 bin 500'ü anne ve 3 bin 500'ü bakıcı olmak üzere toplam 7 bin kadına 12 ay boyunca ayda 325 euro destek sağlanacak.
AB ülkelerinden Almanya’da kadın ve erkek işsizlik oranları arasındaki fark 2023 yılında yalnızca yüzde 0,3 seviyesinde gerçekleşirken, Fransa’da da bu oran,2023 yılının sonunda yüzde 0,2 olarak kaydedildi.
Söz konusu makasın kadınların istihdamını destekleyecek ilgili projelerle bizim ülkemizde de bu seviyelere indiğini görmek dileğiyle.
**Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.